Sahabe, tabiiyn ve tebe-yi tabiiyn birbirlerine anlattıklarından biriken malumatı ve haberleri kendilerine derlemeyi iş edinen insanlar bugün ya hadisçi ya tarihçi sıftına hapsedilmişlerdir. Ama vakıaya serin ve sade bakılsa, hiç de müstakil bir ihtisas alanına temelli terk edilmesi o manzaraya reva değildir. Çünkü insan fıtratına ve tabiyatına muhakkak tabi olan “etrafına ve haline dair haberdarlık” ihtiyacına müteallik bir vaziyetten bahsetmekteyizdir. O manzara ve bahiste bugün aralarında konuşan, yazan, bildiren, duyuran, sunan insanlar kadar gerçek ve zaten o gerçek kadar değerli insanlar var, tek farkları 1400 sene önce yaşamış olmaları sade.
Sadece bugün değil, ta o gün… yani bugüne onlarca asır öncelerden ulaştırılmış olan “ikili-çoklu taraf arasındaki” mukalemeden, yapıldığı o gün dahi, “sıhhatle haberdar” ve “vukufla muttali, mülaki” olmak istemiş idi her insan elbette. O eski insanların birbirleriyle ne konuştuklarını öğrenmek bi’tek biz bugünün neslinin merakı değil… hatta sıhhat ve vukuf ehemmiyeti, bi’tek kendilerini hayırla yadettiğimiz ve ruhlarını şadettiğimiz hadis alimlerine, siyer alimlerine, müverrihlere has ve münhasır değil idi. Bu alimler hafızası güçlü, nakle hürmetkar, doğru-ilavesiz-eksiksiz konuşan, hakkaniyetli-vefakar insanları arayan, bulan ve onları itibare alan yegane kişiler olarak kalsaydılar eğer sıhhati ve vakfeyi başarmaya güç yetiremezlerdi hem zaten.
Burada “musahabe”ye mim koyuyoruz.
Sıhhat ve vukuf yanısıra hıfzetmek de mühim. Zira artık bir yer ve andan sonra, nakil, sadece “kayıt-kürek” sayesinde devam edebilecektir. Şahit ve hatip kişiler kıyamete kadar yaşamayacağı gibi katip kişiler de, hafız kişiler de, divankar-sünenkar-cemakar kişiler de yaşamayacaklardı. Hakeza hiçbir insanın hafızası ne Cebrail’le ne de Kalem’le yarışabilirdir.
Kalem’i en geniş anlamıyla kaale almalıdır. Neyle kaydediş, nereye kaydediş, nasıl bir kaydediş, niçin o şeyi kaydediş… sorularıyla genişletin kalemin anlam dairesini. Nasıl okunan ve yayılan bir kaydediş sorusuyla da genişletin daha daha.
Bütün bütün “rivayet tanziminden” bahsetmek manzarası peyda ediyor “kalem”… meseleye dahil olduğu anda ve kayıtlı rivayetler insanlar arasında, nesiller arasında yaşatıldığı sürece. Henüz ilk kulak vererine nakledildiğinde önemi düşük olan “hangi sebeple konuşulmuş imiş” itiyadı, yani rivayetin hikayesi kaleme geçildikten sonra başat kıymeti haiz oluvermektedir. Yine bu hesapça… rivayetin tefsiri, tevili, bir başka nakil kaydına (hadis ve ayete) arziyesi, bir başka (lügat, tarih, edebiyat) kaydına istinadı gibi “hangi itimatlara sahiptir” itiyatlarını da istilzam ediyor “kaleme geçmek”.
Burada “kaleme geçmeye” mim koyuyoruz.
1400 sene kadar önce yaşayan insanların aralarında konuştukları sözler, meseleler, hadiseler, haberler artık onların dilinden kopmuş durumda. Ne iyi ki o kopukluğun etkisini en az seviyede tutan ve aynı sıra sıhhati, vukufu ve hıfzı en yüksek seviyeye çıkarmaya azimli insanlar “kalem işini” başarmışlar. Peki bugünün musahabelerinde sıhhat ve vukuf arayan var mıdır? Ben pek az kişi vardır kanaati taşıyorum maalesef. Çünkü sahabe rivayetlerinden muteberini arayanlar, bu dikkati, bugünün konuşanları ve konuşulanları arasında aynıyla gözettiklerini tebarüz ettirmekten hayli uzağa düşmüş durumdadırlar.
Bugünün insanlarının konuştuklarından ne kadarı “kaleme geçilmeye” değer konuşukluktur su götürür yani. Peki… “kaleme geçilenler” ne kadar “hıfzı kıymetli” konuşmacadır!? O da su götürür. Habercilerin neyle kaydedişine, nereye kaydedişine, nasıl kaydedişine, niçin o şeyi kaydedişine bi’bakan kişi eskilerin “kaleme geçişine” bulunmaz nimet diye bakar. “Bugünün” nasıl okunan ve yayılan bir kaydedişle yarına intikalini düşünmeye yürekler dayanmıyor. Herkesin konuştuğunu, konuşulan herşeyi kaleme geçmedikleri gibi sıhhat ve vukuf da gözetmiyorlar. Ama öyle yapıyorlar sandırmaktadırlar. Rivayetlerimizin yegane divankarları ise, maalesef, böyle yapan yani gasıp habercilerdir, sosyal medyacılardır yazık ki.
Sözün başındaki cümleyle bugün başımızdaki hale tarziye yazalım ve rivayet namusunun nereden, nereye düştüğünü teşhis edelim: “Bugünün insanlarının birbirlerine anlattıklarından biriken malumatlarını ve haberlerini, kendilerinden başka hiçkimsenin derlememesini iş edinmiş insanlar başımıza haberci kesilmişlerdir, bi’de sosyal medyacı hem.”
“Enformasyon” hem dönüşmesini hem tesirini mukadder araçların zuhur ettiği mahal, internet. Sosyal medya denen mecralarda bünyeleriyle yer alan nettaşların ne gibi “musahabede sıhhat ve vukuf” dikkati gözetecekleri, bu mecraları açan yazılımcıların ve portal sahiplerinin ne gibi “rivayet hıfzı” dikkatiyle aracılık edecekleri merakları celbediyor. Ayrıca hem işbu mecraların hem gazetecilerin-habercilerin ne gibi “kaleme geçirme” dikkati gözetecekleri de…
Ehemmi hem cazibesinden hem dölünden-dölütünden mahreç bir konunun mudahili, muarızı, müşterisi, müştekisi, müdafii, müteessiri çoğaldıkça; o konuyu konuşanların hepsinin sözü “kayda değer olanı” hangisidir elemesine uğruyor. Konuşukluğa katılanları arttıkça önemi de artan mevzular, mebahisler, menahiçler dolayımındaki “akıllar ve sevk-i tabiyeler” az sayıda insanın müzakeresine inhisar ettirilmemelidir bi’l-akis. Bu elemeyi, konuşukluğa katılan insanların her biri kendi için kendi kendine yapmalıdır. Fakat mahut ve murdar şekilde; belli kişilere belli kolaylıklar tahsis edilerek “sözün şahı” peydahlanıyor. Bu “darbe” durup dururken olmuyor lakin. Para ve nüfuz ile mücehhez “güç merkezleri” “sosyal ve haber” kavramlarının masum ve hasbi manasını gaspeden… zıttırıbık nokta com”, “attırıbık nokta com” gibi markalarda kimi isterlerse onu anşorman, guru, sözcü, polemikçi, yorumcu, hikema, ulema, umera atamış çalıştırıyorlar. Bunlar neyi konuşuyorlarsa herkese o dayatılıyor böylece. Netice “konuşukluğun-musahabenin, ihbarın, malumun kayda geçilmesine” sansür tatbik olunuyor.
Sosyal olana ve sosyal alanlara hitabedebilmek mümkünleri kıyafetinde ve hüviyetinde arzedilen internet… yani ışıkyolları, ve manyetikyollar, ve radyoyolları üzerindeki böylesi Deli Dumrullar ve hempaları, enformasyonun dönüşmesini ve tesirini fesada uğratmışlardır. Bu dijital yollar, esasen, eskinin analog yollarını da ifsadedenler tarafından ve onlara angaje “modernetikler” sayesinde kısırlaştırılmaktadırlar. Kurt posttan posta girmekte pek bi’başarılı yani hâlâ.
Yusuf Ziya Cömert “gazetecilerin twit atması, siyasilerin twit atması, şöhretlilerin twit atması… işte yeni medya dediğin bundan ibarettir, ne sandınız” diyerek dişlerini göstermişti bana o kurdun.
Birçok “sosyal medya” nam internet portalinin veyahut gazete sitesinin, ajans sitesinin yönetim kademesi personeli “anında ihbarları” çok çok yayılan nettaşın bile, gördüğü ilginin kaleme gelişini gözlemek için internet gazetecilerinin analiz yayınlarına, manşet yayınlarına göz atmak zorunda olduklarını “beyan ediyorlar”. Nettaş konuşukluğunun hangisinin muteber olduğunu olmadığını tesbit bizim işimiz diyerek aslında dayatmalarını belli ediyorlar. Bu “haber mezbahanelerinde” önlerinin kesilmesine razı gelmeyen nettaşın “boyaları boyalarına uyanlar” olarak birçok “özel paylaşım çevrimleri” için portal açacaklarını öngörüyoruz diyerek, esasen, “hadi bizi aşabilirseniz aşın bakalım” tehditleri savuruyorlar. Nettaşın ifşaının yahut ihbarının peşinden, hükümet… her türden hükümet mihverlerinin muhtemel hışmından korunmaları “özel şifreleyici” ve “özel dijital-ayak-izi silici” yazılımcıları istihdam etmeleri ya da “dijital kalkanlı çevrim portalleri” kurulmasını iştahlandırıcı maharet sergilemellerine bağlıdır sigasında dalga geçiyorlar nettaşla. En iyisi, nettaşları, gazeteciliğin kadim baronları tarafından “akredite amatör muhabir” sıfatı edinmeye bakmalısınız diye bir kanala itekliyorlar.
Yeni Medya eğer bir “dinamik medya” tabir edilemiyorsa bunda ne eski gazetecilerin sıfat muhafazakarlığının ne de türedi dijital gevezeliğin mesaj fırtınısanın muhtemel dinamikliği tek başına olumsuz engelemesi vardır. Meselenin “maliye-cazibe” hesaplarının menfaati öncelemesi yani “tüketime ayartma” refleksinin “iletişim”i iğfal etmesi de zikredilmelidir. Bir ihbara bir ifşaa bir yoruma bir duyuruya bir takdire bir tenkide bir tel’ine bir müjdeye doğru insanların ilgisini hücum ettirircesine “yönlendirme organizasyonları-şebekeleri” yok iken bile kimsenin ve herhangi şeyin “şöhretli kılınması” vaki değildir bugün çünkü. Bugün öyle tam malayani, öyle boş, öyle kof şeyler öyle şöhret ve iltifat buluyor ki, Mekke’yi fetheden Peygamber komplekse düşse şaşılmaz. Hangi lale’t-tayin şöhretliyi hiçbir “marka ajansı ve reklam ajansı” propagandası, manüplasyonu katkısı olmaksızın düşünebilirsiniz acaba? Yani gerek gazetecilerin gerek şöhretlilerin tellalarından soyundurulmuş halde teveccüh topladığını düşünemezsiniz. Vakıa o ki “ilgiyi hakeden değerleri” kendinde toplayan gündem, nesne, olay veya kişi mi “konuşukluğun merkezindedir” yoksa “tellalların ilgisini” kendine toplayan mı? Düğüm ve kavşaklarına oturtulan markalar ve skandallar için mi yapılıyor, açılıyor işbu dijital yollar, ağlar! Çok ayıp, büyük israf.
İNTERNET NETTAŞ SÜRÜSÜNÜN YAYLAĞI MI?
İfşaın önüne geçmek yahut şöhretin üretilmesini sağlamak, yeni tür “hem avukatlık hem tellallık terkipli” hizmet içeren SEOculuk için “ömür boyu müşteri”dir nettaş dediğin maalesef böylece. Nettaş sakat doğmadı fakat kötürüm edilmiştir. Bu SEOculuk kişi ve kurumları değil artık “balistik nettaş”ı daha doğmadan ve öldükten sonra bile müşteri olarak üretmektedir bu gidişle.
Yarınki günler, bugünleri okumak isteyenlerin SEOcuların tertiplerine mahpusluk günleri olacak maalesef. Dünkü günleri okumak isteyen bugünün insanları hem kayıt hem madde arkeolojisiyle uğraşanların keşiflerine nasıl mecbur ise öyle. Arkeologlar vakanüvis ve katiplerin, her türden erk ve güç sahiplerinin imha edemediklerini de keşfedebiliyorlar bugün. Fakat yarın çatlayacak kadar çabalasalar dahi “buluntularının özellikle herşeyi diri tutmak için kaydedilmiş yahut sakınılmış” şeyler olduğunu zannedecekler. Yani hadisçilik, tarihçilik, arkeologluk yarın yaşayamayacaktır: SEOculuk istilası her yerde ve durmaksızın ve ışık hızında onları katlediyor şimdiden. Çünkü “buluntu-kalıntı-kazıntı”ya, “yayıntı-saçıntı” yüzünden hayat hakkı tanınmıyor.
Kiramen Katibin Melekleri’nin ve Mikail’in işine emsal bir kayıt-kürek ve numune muhafazası yetkinliği ve yeterliği imkanını haiz olduğu halde insan bugün, bu imkanı sıf dijital hergelelik, berduşluk, internet hovardalığı için tasarruf ediyor.
Veri Devrimi diyorlar Eric Schmidt ve Jared Cohen;…
- Eşsiz bir içgörü kazandıracak imiş
- Eleştirel düşünme çağını başlatacak imiş
- Yepyeni bir düzeyde etkileşime geçme olanağı sunacak imiş
onlara göre. İşbu haber-hüküm cümlelerini…
- İnsanların nasıl düşündüğü ve davrandığı, normlara aldırıp aldırmadığı bakımından diye bir ifade zarfına dayandırıyorlar.
devamla,
- Daha önce kültürel yalıtılmışlık içindeki dünya toplumlarının yığın halinde ve doğrulanmış enformasyon karşısında nasıl tepki vereceği bakımından diye bir ifade zarfına dayandırıyorlar.
yine devamla,
- Ticari ve idari geleneksel bağlantılılığın bile zayıf olduğu toplumlarda online bağlantılılığın sonuçları bakımından diye bir ifade zarfına dayandırıyorlar.
Yukarıdaki üç hüküm haberi cümleleri her bakımdan olumlu çağrışımlar başlatıyor zihinlerde. Fakat o hükümlere zarf edilen tanım cümleleri ile aralarında sadece ve sadece, hükmün muhatabı olan insanın sınanması, laboratuvar deneyine malzeme tutulması ilişkisi bulunuyor. Tersinirliğin-tersinmezliğin çetelesi ise hüküm cümlelerinin ihbarıyla başlayan olumlu çağrışımlara münasip “verisetleri”ne mütenasip değil. Mesela “veri devrimi” heyulasına baskın gelen online verisetleri arasında reklam metalarından, alengirli yahut müstehcen imajlardan, hasmi darbeye maruziyetten, mağduriyet-acziyet kaşımalarından başkasına yer yok neredeyse. Patates fiyatlarının bütün pazarlardaki takvimli-haritalı infografiklerine veya imalatında patates kullanılan gıdaların infografiklerine dair düzenlenmiş hiçbir veriseti yok hâlâ mesela. Ya da mısır. Yahut petrol yahut civa… su… GDOlu organikler… Mesela yine hangi müesseselerden mezun, icazetli, destekli ne kadar insanın hangi küresel kararları verdiğini okuyabildiğimiz bir infografik düzenlenmedi hâlâ. Hangi mamulün hangi meslek elemanı katkısıyla imal edildiğini gösteren yahut. Oysa “eşsiz bir içgörü” için “eleştirel düşünce” için ve “yepyeni bir düzeyde etkileşime geçmek” için rafine malumat şarttır.
Yani Search Engine dediğimiz tertibat “insanın kendine öğretme azmi”ni destekleyen ve “açıklama güçlüğünün nerede düğümlendiği sezisi”ni netleştiren bir enformasyon kullanma amacına yönelik olmalıdır. Lakin hasbi ve hanif azimlere ve sezilere engel olan verisetlerinin inovasyonu ve organizasyonu için SEOculuk yapılmaktadır.