Herkesi doyuran, herkesi donatan olmak herkesi yönetmek isteyenin giyineceği ilk dondur. Bu don herkese dinleten olmak denginde düğmeler, kopçalar, fermuarlar tokalarla tutunur o yöneticinin bedenine. Kendisine tapınılması için lazım gelen “her bir şey“ vardır artık elinde. Dilerse tanrı da olur, işten bile değil.
Biryerlerde… ama herşeyi tahtına çeken bir tac makamı yerde oturanlar olup da, oradan herkesi yönlendiren, mihnete sokan bir güç mihrakı, mihveri varolabileceğini kaale sığdıramayan iki insan tanıyorum. Bir “iştahlar umumisine duhuliye”ye, diğeri “emellenme seciyesinde müştereklik”e bağlıyor insanların birbirine hemdem olabilirliklerini. Biri akrabam, diğeri arkadaşım. Merak ediyorum hep; iştahlıları taama çeken maideyi, sofrayı açanlar niye zuhur edebiliyor acaba diye soruşturuyor mu o akrabam? Yine merak ediyorum hep; emellenicileri alış-verişe çeken nihayeyi, maileyi peydahlayanlar niye zuhur edebiliyor acaba diye soruşturuyor mu o arkadaşım?
İştahlıların talebi sofra kurulmasına yetmez. Emellicilerin teklifi de düzenek kurmaya. Kurulan sofralar, iştahlıların, kendileri kurmadıkları halde oturdukları sofralar fakat. Yine aynı hesap kurulan düzenekler, emellicilerin, kendileri kurmadıkları halde irtibata geçtikleri, tertibine girdikleri meskenetler değil mi!
Sadaka-yı Fıtr… İnsanın yaradılışına en yakın istikamet menzilinin durakları belki de aşağıdaki çizelgedeki gibidir… Soldan itibaren sağa doğru hangi noktayı, sağındaki hangisiyle bağlardınız?
NE |
NASIL |
KİM |
NEYLE |
|
· Gaybi |
· Veli-Deli |
· Fıtr |
· Zevk |
· Cismi |
· Şehiv |
· Hass |
· Lezzet |
· Akli |
· Selim |
· Hazz |
· Zahmet |
· Nefsi (can) |
· Kebür |
· Havf |
|
· Kalbi |
· Fakir |
· Fahr |
Sosyal Hizmet Ve Sosyal Donatım; iştahına bende olanların tatminine ve tavzifine pek yarayışlı bir şey olduğu için mi yoksa insanın “haysiyetine istimdat imecesi” yaşattığın için mi yeniden ve yayılan kurulumlarla işleyebilmektedir? Geliştirmecilik Ve Yenilikçilik; emeline koşumlananların teskinine ve tavzifine pek yarayışlı bir şey olduğu için mi yoksa insanın “ihtisasına istimdat imecesi” yaşattığı için mi yeniden ve yayılan kurulumlarla işleyebilmektedir?
İnsanların birhiza, birayar olması; insanda o şeyi haiz ve o şeyi erim “eyi”ye dayanmaları yahut sahip olmaları demektir. Terbiye ve nush ile tekdir edilmesi icabedene bi’l-akis iltimas ve irtiyac bahşedilirse tehazzuz söner. Hazza dair herşey tatmin ve teskine, “hasas”a dönüşür. O saatten sonra insanlar birhusa duruma, birdoyar duruma düşmüştür de birgören çıkmamış demektir. Artık aramızda ne hakkı söyleyen kalmıştır ne de hayrı dileyen. Çünkü bir sözü ve bir dileği dinleyen kalmamıştır. Sadece bir kez duymak için kulak verilen seslerle, sadece bir kez görmek için göz gezdirilen suretlerle… biri gelir bini gider bir “gürültgencilik” ve “görüntgencilik” yaşamaya başlar artık insan.
Kendine terbiye ve tensih tedbirini söküp atan bir insan, o tedbiri söküp atanlarla bugün olmasa yarın buluşur. Ve bir el birliği, iş birliği, eş birliği neticesinde o tedbiri (söküp atamasa da) boşlayan ve çokça boşlayan nicelerini hem bulur hem buluştururlar. Aş birliği karındaşlığı için buluşmaları, birbirlerine bulaşmaları yetişir. İyiler, kim nerede görse tanınırlar, ama kötüler birbirlerini arayıp taranırlar. İyilik durucu değildir bi’l-akis, onun bir insanda durması, durdurulması çok yorucudur. Kötülük ise zaten herkese bulaşıcıdır, bulaşıcılığı onun koruyucusudur.
İştahına bendelikle haysiyet arasında ve emeline koşumlulukla ihtisas arasında ters orantı vardır. Dengelendiği seviyede hazazet, dengi hangi yönde farketmez açılıp bozulsa türlü türlü hasaset teşmil, tevzi ve tenşir olur etrafa.
Bir insan tekçiğinin ahzında ve eriminde “eyi”ye yer var-yok muhaveremizin koca halka, koca ülkelere, koca dünyaya tümden vardırılmasına asılsız abartıdır yaftası vurmak aceleciliğine sapmak meselelerimizin kolayına kaçmaktır. İnsancıkların kendi iç seslerinde doğan ve eline, diline yayılan, dün fiziksel yakınlıklar ve fiziksel taşıyıcılıklar sayesinde diğer insancıklara, uzak hemşehrilere, uzak komşulara nasip olabilirdi, malum olabilirdi ancak. Lakin şimdi o kadarla mı kalıyor ya! Bir iç ses diğerine, iç ses ele-ayağa, iç ses gözden-göze intikalde ne kadar hızlı… düşünce hızında, bakış hızındaysa nasıl, aynı hızda “sayıcasallaştırılışa binik sanal ve görsel” maharetle bütün dünyaya yayılıyor şimdi, belki daha da hızlı. Belki daha da hızlı diyebiliyoruz, çünkü her yayılış düğümünde yeniden çeşitleniyor, doğurganlaşıyor. Bir insan en çok, en kolay, en çabuk kendini kandırır… Ama artık, kandırısı kendiyle sınırlı değil. Hatta nice başkasını yanıltırım diye korkuyorum diyen, sussun. Yazmasın hatta. Düşünmesin bile… maazallah havada-yerde manyetoptik kulaklar vardır.
Bir kişioğlunun iştahına hepten kayıvermesi fit olduğu refahın “sosyal hizmet ve sosyal donatım” adında köleliğe, sömürüklüğe varıvermesi, bana, işte şu zikrettiğim kişisel zihni intikal hızının beşeriyetin bütün zihinleri arasında vuku bulur kılınması yüzünden hiç muhal gelmiyor. “Geliştirmecilik ve yenilikçilik” adındaki örgütlü istismar da emelliciliğin aynı şekilde inhirafıdır tastamam. Dün için de geçerli elbet işbu keyfiyet. Lakin dün, ferdinin umumiye irtifaı yüzyıllarca devredecek ısrara müstenit idi. Yüzyıllar süren ısrar lazım değil artık; hem nüfusun çoğalmasıyla hem teçhizatlarda terakki kaydedilmesiyle iletişme-etkileşme hızı arttıkça artmıştır çünkü.
Artık istismara yarayışlı yardakçı ve yatakçı da lazım değil. Önceden dışsal kandırıkçılar heyetler halinde uğraşırlardı insancıkları ayartmak için. Şimdi insanlar birbirlerini istismara çeken tavsiyelerin sözcülüğünü yapan beleş memuru oldular sömürgenlerin. Bu durumun adı, “istekle musahabe”nin dijitalleşmesi diye yutturuluyor. Oysa tastamam “istekle müsemmere”dir bu, başka değil. Buna “informaturism” denmelidir… informationism’in mütemim cüzlerinden biri olarak. İstekli köstekli müsemmereciliğin, istekle musahabeye de onun en küçük numunesine de tahammülü yok çünkü. Tabiyatın sabık kısıtlarının, engellerinin aşılması yolunda emellenicilikle insan uhdesindeki hasılaya katılan iletişim ve etkileşim vasıtalarında, şimdi, tabiyatımızın afiyetleri engelleniyor!..