Ülkemizde öyle bir organizasyon yok ve tabii ki lojistiği de yok.
"Vardır muhakkak" kanıksamasından geçinen bir "irade fetişi"ne dönüşmüş politikacılık, danışmancılık, üniversitecilik, gazetecilik, dernekçilik var sadece. Bu aktörlerin kendilerine yakıştırılan "organizatör, koordinatör, prodüktivatör, optimizatör, katalizör, projektör, auditatör, otoritör... ilahiri" sıfatları istismar edicilikten başka bir "organizasyon” yok.
Zat-ı alinizce malumdur ama tesbitimi teşhis eden bir örnek vermeliyim elbet. Buyrunuz:
10. beş yıllık kalkınma planında yirmibeş "öncelikli dönüşüm programı teması" var. 2014 yılı seçimlerinde her fırsatta telaffuz edildi şu "oy ve ötesi organizasyonunun elemanları" tarafından. 2015'te de tekrar ediliyor. Nice zamandır benzer gevezeliklerin nicesine, siz, ben akran vatandaşın şahit olduğundan daha çok şahit oldunuz. İşte onlardan bir tanesini örnek vereceğim. İşaret edenine, dikkat çekenine... öyle alengirli, tumturaklı, cerbezeli, kompleks lügatten bir kavrayış sergiliyorum, bakın ben neler neler biliyorum hem edasına büründürecek bir örnek değil üstelik. Sade bir örnek: Mezkür öncelikli dönüşüm programlarında her kamu kurumunun bünyesinde hem de taşra teşkilatı kılcalında olmak üzere, mesela İlçe Tapu Müdürlüğü'nde de Kaymakamlık'ta da Bölge Kalkınma Ajansları'nda da "istatistik analiz birimi" kurulacağı irade edilmiş. Ve istatistik analisti istihdam edilmesi kararlaştırılmış. Ama "devlet personel kanunu"nda istatistik analisti diye bir kadro eklemesini ve "devlet teşkilat kanunu"nda istatistik analiz birimi diye bir makam eklemesini teklif eden hiçbir kanun teklifi yahut hükümet kararnamesi gündemi açılmamıştır 2 yıldır. Maliye Bakanlığı ve muhasebat mevzuatıyla ilgiler de hep hep boşlukta duruyor!..
Bu örnek, "oy ve ötesi organizasyonu" tabirine muvafık, mutabık "yaklaşımın ve karar yapıcılığın" lojistiğini tamamlayan tanımında bir "araç" sahibi olunmadığının çok basit bir delilidir... mesela Karar ve Program ile Kadro-Donatım-Envanter arasındaki ilişkinin HARİTASI'nın olmadığını ve düşünülmediğini gösteren delildir. Olsaydı eğer hangi kararın ve programın uçlarının hangi kadroya, donanıma, envantere karşılık geldiğinin yahut hangi uçlarının açıkta kaldığının röntgeni-monitöringi "idare sinir sistemi" adıyla kullanılabilirdi.
Yücel Yaman’ın, Küçükömer Anısına kitabına verdiği makaledeki ve Sabri Ülgener'in "aydın yabancılaşması" kritiğindeki tabiri caizse… ülkemizdeki "maaşperestliği, mansıpperestliği, yağmaperestliği" ifşaları, sadece yukarıdaki örneğimden bir somut değiniyle devam ediyor değil, aynı zamanda hükmeden herifçioğulları yanısıra muhalif herifçioğullarının da dahil olduğu "oy ve ötesi kumpası"yla da pekişerek devam etmektedir. Şöyle ki, milyonlarca müşteriye baliğ olan otomotiv ve mobil iletişim sektörü var ülkemizde ama bu iki alanda "cihaz markası yaratmak" işi hâlâ Kalkınma Bakanı'nın gevezeliğine hapsolmuş durumdadır. Yani "oy ve ötesi organizasyonun lojistiği" konusu iktisadi faaliyet faillerinin! de muhalefet faaliyetinin faillerinin! de gündeminde değildir. Eğer olsaydı "milyonlarca müşteriye satış yapılan bir pazarda yenilik ve yeni marka yaratmanın" karar-yapma liyakati adına karar ve hedef cihazlanması çoktan başarılmış olurdu. Bahusus, bu manzara, o lojistiğin işletileceği bir ekonomisi de olmadığını gösteriyor ülkenin. Ama tabi "ne biçim muhalefetsiniz siz, ne biçim hükümetsiniz siz, herkese beğendirilmeye çalışılanını geçtik esasen bir ekonomimiz bile yokmuş ya işte şu örnek propaganda foyaları ortaya çıkarıyor" diyen de yok ne basından ne üniversitelerden ne danışmancılık yapanlardan ne de derneklerden ve vakıflardan.